Neden Kız Çocukları?
Küresel ölçekte eğitimin teşvik edilmesi yönünde yapılan çalışmalar sonucunda özellikle son 20 yılda evrensel standartlarda ilk öğretim yaygınlaştı ve gelişmekte olan ülkelerde kız çocuklarının ilk öğretime erişiminde büyük ilerlemeler kaydedildi.
Ülkemizde başta Atatürk reformları olmak üzere Cumhuriyet döneminin kazanımları sayesinde ilk öğretime kaydolan kız çocuklarının sayısı erkek çocuk sayısına hemen hemen denk hale geldi.
Ancak bu yeterli değil; çünkü dünya genelinde yapılan araştırmalar, bir çok gösterge açısından sadece ilk öğretimi tamamlamakla hiç eğitim almamak arasında aslında önemli bir fark olmadığını gösteriyor. Kazanımlar açısından ciddi farklar en azından orta öğretimin tamamlanmasıyla ortaya çıkıyor. Örneğin orta ve yüksek öğrenim gören kadınlar çok daha fazla çalışma hayatına atılabiliyor ve yanlızca ilk öğrenim gören kadınlara oranla orta öğretimi tamamlayan kadınlar 2, yüksek öğrenim gören kadınlar ise 3 kat fazla kazanç elde ediyor.
Buna karşılık kız ve erkek çocukların eğitime erişimindeki eşitsizlik özellikle ilk öğretimden sonra belirginleşiyor. Bunun en temel nedenleri toplumsal normlar ve toplumda kadınlara biçilen roller. Bu normlar ve rollerin sonucu olarak, eğitim maliyetleri ve bu maliyetlere karşılık kadınlar için eğitimin getirilerinin az olması, okulda başarısızlık, çocuk evlilikleri, ailelerin kız çocuklarını ev içinde bir yardımcı olarak görmeleri gibi nedenlerle dünya genelinde 10 kız çocuğundan 9’u ilk öğretimi tamamlarken, yanlızca 4’te 3’ü alt orta öğretimi tamamlayabiliyor. Az gelişmiş ülkelerde ise ise bu oranlar 3’te 2 ve 3’te 1’e geriliyor. Ülkemizde durum dünya ortalamalarına daha yakın olmakla birlikte, yukarıda sayılan nedenlerle Doğu ve Güneydoğu bölgeleri başta olmak üzere eğitime erişimde hala belirgin bir eşitsizlik mevcut.
Eğitim tüm çocuklar için önemli. Ancak kız çocuklarının eğitimden daha az yararlanabilmesinin yalnız kendi refahları açısından değil, onların çocukları, aileleri, giderek toplumları için de bir çok bakımdan olumsuz etkileri ortaya çıkıyor.
Eğitim eksikliği kadınların hayatını bir çok farklı boyutta etkiliyor. Eğitimlerini bırakan kız çocukları henüz fiziksel ve ruhsal olarak eş ve anne olmaya hazır olmadan daha fazla oranda erken evlilik yapıyor ve çocuk sahibi oluyor. Bu kendi sağlıkları yanında çocuklarının sağlığını da olumsuz etkiliyor. Örneğin, 18 yaşından küçük annelerin çocukları daha yüksek oranda yetersiz beslenme ve 5 yaşından önce ölüm riskiyle karşı karşıya kalıyor ve okulda daha başarısız oluyor.
Yeterli eğitim alamayan kadınlar arasında yakın şiddetine maruz kalma vakaları daha sık görülürken, ev geçimi konusunda doğru karar verme becerisi de eğitimsizliğe paralel olarak azalıyor.
Araştırmalar, daha fazla eğitimle birlikte kadınların kendileriyle ilgili daha olumlu bir algıya sahip olduklarını ve genel olarak daha mutlu hissettiklerini ortaya koyuyor.
Eğitim yetersizliğiyle birlikte başkalarını düşünme – diğergamlık duyguları da azalıyor. Kız çocuklarının yetersiz eğitimi nedeniyle topluluk içinde dayanışma duygusu zayıflarken, kadınların toplum hayatına katılımları, ev ve iş hayatında, kurumlar içinde etkinliği ve sesi kısıtlanıyor, giderek kadınları güçsüzleştirerek en temel haklarından yoksun kılıyor. Artan eğitim seviyesi ile birlikte kadınlar ülkelerinin sorunları ve geleceği hakkında daha duyarlı oluyor, daha doğru yorumlar ve politik tercihler yapma yetisine sahip oluyorlar. Buna karşılık kız çocuklarının yetersiz eğitimi, daha az kapsayıcı politikalar , sosyal alanlarda daha az kamu yatırımını beraberinde getiriyor.
Ülkeler düzeyinde bakıldığında kız çocuklarının yetersiz eğitimi milletlerin refahı açısından da büyük kayıplara yol açıyor. Ülkelerin refahı açısından insan gücü sermayesi, petrol, madenler gibi doğal zenginliklerden de, altyapı ya da fabrikalar gibi üretilmiş sermayeden de daha önemli bir yer tutuyor. Kız çocuklarının yetersiz eğitimi, insan gücü sermayesinde ve dolayısıyla ülkelerin üretebilecekleri gelirlerde büyük kayıplara neden olurken, yetersiz eğitim alan kadınlarda görülen yüksek doğum oranları nedeniyle ülkeler nüfüslarına yetecek gelirleri üretmekte ayrıca zorlanıyor.